Ayaklarımın altından devrilen
tahta bir tabure gibi
terk etti beni şairliğim
Şiirlerimin her biri ilmek ilmek
boğuyor beni göremeden sabahı
ve keserek yıllardır haykıran sesimi
Şiirlerime astım kendimi
Satır sonlarında gördüğünüz
birbirine benzeyen sesler uyak değil
ölü bir adamın sallanan ayakları
Kara tahtaya tebeşirle çivilenmiş
bir hece tablosu şimdi gözlerim
çocuklar sızıyor yanaklarımdan
Yüreğimde yarıya indirilmiş bayraklar
Bir zangoç gibi bekliyorum
okullarda son zili çalmaya
Vazgeçtim paydos şairliğe
Şiirlerim yankılanmayacak artık
teneffüs saatlerinde koridorlarda
Parmaklarım ezildi bir çocuk tezgahında
Kınamayın gözlerimi silemem
bir çocuk gelinin yüzüne
duvak olmuş mendilim
Şiirimin darağacında özgürüm şimdi
Rüzgarlar alsın bedenimden beni
götürsün uzak köylerine yurdumun
Zincirlerini sürükleyen mahkûmum
bir ortaçağlıyım esir pazarında
İstemeyin benden nasıl şiir yazarım
Ben ki bir meşaleydim alevlerle yanan
kırdılar parçaladılar düzenimi
üç kere dörde böldüler bedenimi